“Dertlerimizi de sevelim, üzüldüğümüz şeyleri de sevelim. Sevelim ki şifa bulabilelim, onarıldığımız için şükredebilelim. Bize ders çıkarma ve değişme imkanı sağlayan, irade ve idrake minnettar olabilelim.“
‘ Yol daima kendinden kendinedir..’
Ne kadar yalın ama bir o kadar da içi dolu olan bir cümle değil mi? Böyle bir cümlenin içinin dolu olduğunu büyüdükçe öğreniyoruz ve her gün yeni biri olarak daha da büyüyeceğiz. Yol aldıkça, yürüdükçe, koştukça, daha da çok insanları tanıdıkça tek istikametimizin kendi kalbimiz olduğunu öğreneceğiz. Gönlümüz genişse içimize güzellikleri dahil edebileceğiz. Gönül genişliğimiz çapında iyilikleri, güzellikleri görebileceğiz. Peki o yüce ‘gönül genişliği’ kavramı bizim için ne ifade etmeliydi ki? İyileri, iyilikleri, güzeli ve güzellikleri görebilmek; kötüye dair her şeye karşı ise selametle diyebilmekti belki de. Allah rızası için ruhumuzla nefsimiz arasına mesafeyi koyup karşımızdakine dua edebilmek, kusurları örtebilmek, affedici olabilmek, şahsi konforumuzu kenara bırakarak yer ve zaman fark etmeksizin her daim doğruların yanında saf tutabilmekti… Daha da çoğaltabileceğimiz nefsimizi zorlayacak ama gönlümüze genişlik verecek şeyleri de bunlara dahil edebiliriz.
Ruhumuzun bu hasletleri terennüm edebilmesi için gönül genişliği dediğimiz kavramla hemhal olabilmesi, kendi içimizde yol ve istikamet bütünlüğünü yakalayabilmekten geçer. Ruhun incinmekten ve incitmekten imtina edip kendi olgunluğuna erişmesi, kendi sükunetini bulabilmesi… Sağlam dersler çıkartacak tecrübelerle iyi niyeti muhafaza etmenin kalesine sığınmak, aklın ve kalbin bereketli uyumunu yakalayarak ruh dengesinin bütünlüğünü koruyabilmek. İşte bunlar hep kendinden kendine giden yolların inşası, şükredelim ki Allah her kulunu onarıyor.
Bu onarılmayı kabul etmenin ve şükretmenin ilk koşulu sevmektir. Dertlerimizi de sevelim, üzüldüğümüz şeyleri de sevelim. Sevelim ki şifa bulabilelim, onarıldığımız için şükredebilelim. Bize ders çıkarma ve değişme imkanı sağlayan, irade ve idrake minnettar olabilelim. Kendi içimizde yakaladığımız sükunetle her şeye rağmen içimizdeki masumiyeti koruyabilelim ki kötülüğe iyilikle direnebilelim; kötülüğü, yalanı, bencilliği, türlü sahtelikleri ve maskelenmiş nice kişilikleri iç dünyamıza yaklaştırmayalım ki insan olabilmenin ve kalabilmenin yegane kalesi olan merhamet duygusu en güzel sarsılmaz sığınağımız olsun.
Hangi durum ve hangi şartlar olursa olsun içimize döndüğümüz noktada iyilik, güzellik, doğruluk ve sağlam istikamet görebilmek ancak ruhumuza derin bir nefes alma imkanı sağlayabilecektir. Cümlelerimi, değerli gönül insanı Fethi Gemuhluoğlu’nun çok manidar şu sözleri ile bitirmek isterim;
“ Kendine dost olmayanlar, gayrıya dost olamazlar. Kendileri ile barışa varamayanlar, gayrı ile barışa varamazlar. Kaldı ki savaş yoktur. Dünya, dostluk üzere halk edilmiştir.”
Her daim iyi anılanlardan ve güzel iz bırakanlardan olmak duası ile..
Feyzanur Özçelik
Photo by Martin Kallur (IG: @mkallur) on Unsplash
Yorum yok! İlk sen ol.