“Varılmak istenen anayol -Allah ile bağlantı kurmak ve bu bağlantıyı korumak- aynı olsa da herkesin bu anayola varırken kendi yolu bir diğerinden farklıdır.”
Allah’a kulluğumuzu ibadet ile ifade ederiz. İbadet, kulun Rabbi ile arasında bir bağlantı kurmasını sağlar. Sürekli tekrarlanan ibadet de bu bağlantıyı korumaya yöneliktir. Geniş anlamıyla ibadet, Allah’ın rızasını kazanmak için samimiyetle yaptığımız her şeydir. Allah’ın emri olan namazı bu şuurla kılmak ibadettir. Bununla birlikte yardıma ihtiyacı olan birine el uzatmak da ibadet olabileceği gibi komşumuza muhabbetle muamele bulunmak da ibadet olabilir. Her iki durumda da Allah’ın rızası bizim için aslolandır çünkü. Toplumsal etkileri olsa da ibadet, en başta bireysel bir çabadır. Peki, bireysel bir çaba olan ibadet konusunda insanlar arasında kıyaslamalar yapmak doğru mudur?
Rabbimize kulluğumuz gibi oldukça kişisel bir durumdan söz ederken, herkesi aynı düzeyde kapsayan genellemeler yapamıyoruz. Her mal için verilecek zekatın oranı bellidir lakin herkesi kapsayan genel bir zekat miktarı belirleyemeyiz. Oran aynı olsa da zengin bir kişinin malının zekat miktarı ile orta halli bir kişinin zekat miktarı aynı değildir mesela. Bunun yanında ibadet etmeyi yolda olmaya benzetirsek, varılmak istenen anayol -Allah ile bağlantı kurmak ve bu bağlantıyı korumak- aynı olsa da herkesin bu anayola varırken kendi yolu bir diğerinden farklıdır.
Hepimizin kendi yolunda eksik yanlarımız da Allah’ın lütfu olan güçlü yanlarımız da vardır. Kendi yollarımızda karşımıza çıkan zorlukların veya bireysel olarak güçlü yanlarımızın farklı olması, hepimizin yolculuğunu biricik kılar. Kendi yollarımızın biricik olması, ortada kıyas yapmayı gerektiren bir rekabetin olmadığını gösterir. İbadet örneğinde de mesela huşu içinde namaz kılan birisi ile huşu içinde namaz kılmak için nefsiyle mücadele eden birisini birbirleri ile kıyaslayamayız. İletişim becerisi yüksek olan birinin zor durumda olan kişiyle konuşmasını, aynı zor durumda olan kişiye maddi olarak destek olan birisiyle yine kıyaslayamayız. Her iki kişi de ibadetini kendi seviyesine, yeterliliklerine göre yapmıştır çünkü.
Kul, aşağıların daha da aşağısı anlamına gelen “esfel-i sâfilîn” ile yücelerin daha da yücesi anlamındaki “âlâ-yı illiyyîn” arasında gidip gelir. Ölünceye dek kul, nefsi ile mücadele ederek bu iki makam arasında sürekli hareket halindedir. Manevi ilerlemede sürekli bir çaba içerisinde olmanın önemi İnşirah suresindeki ‘’O halde bir iş ve ibadetten boşaldın mı ikinci bir işe ve ibadete başla ve yorul.’’ ayetinde belirtilir. Bu yolculukta durağanlık söz konusu değildir yani.
Bu yolda herkesin güzergahı, imkanları, imtihanları kendine özeldir. Bize düşen, kendi şartlarımız dahilinde kendi yolumuzu hep Allah’ın rızası istikametine çevirebilmektir. Kimin doğru bir yol tutuğunu İsra suresinde ifade edildiği üzere en iyi Rabbimiz bilir neticede. Hal böyleyken yapmamız gereken, kimin doğru yolda olduğunu belirlemeye çalışmadan, kendimiz doğru bir yol tutabilmek için her durumda çabalamaktır. Bu kişisel çabaların elbet neticeye ereceği de şu ayette bildirilmiştir: “Ve gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder.” (Necm 39)
Neslihan Aydın
Yorum yok! İlk sen ol.