Önceden söylemek isterim ki ben Azerbaycandan yazdım bu yazıyı. Türkçem çok iyi olmadığı için yazımı affınıza sığınarak okumanıza sunuyorum. Şükranlar.
Çocukken ruhsal rahatsızlıklarım çok olurdu. Hep sebepsizce ağlardım. Bu sıkıntılardan ötürü ailem beni birkaç kez psikoloğa götürmüş ve psikolog da “ilgisini çekecek birşeyler yapmasını sağlayın, bir kursa vs. kaydettirin.” demiş. Bu vesile ile annemler de beni jimnastik kursuna yazdırmışlardı. Zaman ilerledikçe jimnastikte gayet iyi bir seviyeye eriştim. Bir yarışmada üçüncülük derecesi aldım. Ama sonrasında jimnastik ruhumu tatmin etmediği için olmalı ki, başka bir kursa devam etmek isteyip Kur’an-ı Kerîm kursunu seçmiştim. Teyzemin ve dayımın kızları benden önce başlamışlardı kursa. Azerbaycan’da o zamanlar din şimdiki kadar yaygın serbestçe yaşanabilir değildi. Öte yandan, insanlarda da dine dair birşeyler öğrenenilecekleri yerlere dair güvensizlik olabiliyordu. Acaba din adı altında başka şeyler öğretirler mi diye. Babam bu hususlarda dikkatli davranan bir insandır. Ama annem kursun düzgün ve güvenilir bir yer olduğundan emin olunca, Allah razı olsun, o da göndermişti bizi kursa.
Kur’an kursuna başladığımda 7-8 yaşlarımdaydım. Çocukluktan beri uysal, itaatkar bir fıtratım vardır. Tabi Kur’an’ın güzelliğinden olmalı ki, kursa da karşı da çok büyük bir muhabbet ve iştiyak besliyordum. Kurstaki derslere çok heyecanla hazırlanıyor, çabalıyor ve güzel de okuyordum. Sanki ruhum bu kursta rahatlık bulmuştu. Sonrasında10 yaşımda namaza başladım. Bırakmadan devam ettim, elhamdülillah. Namazlarım kabul oldu mu olmadı mı Rabbim bilir. İnşaallah ibadetlerimizdeki tüm hataları affedip kabul etsin yüce Mevlam.
Sonra ilk okulu bitirdim ve 11 yaşımda tesettüre girmek istedim. O zaman annem de yeni örtünmüştü. Ben daha küçük olduğum için ve annem de yeni örtündüğü için babam belki razı olmaz vs derken örtünme mevzusu orada öylece kapanmış oldum. Sosyete denilebilecek insanların seçtiği bir okulda ortaokula başladım. Çok güzeldi okulum. Hiç şüphesiz bana çok şey kattı. Ama malesef ortam örtünmem için hiç müsait değildi. Yani ben öyle bir ortamda örtülü olmaktan, yapamazdım. Okulum öyle bir yerdi ki neredeyse herkes mini etek giyiyor, öğrencilerin çoğu okula özel arabalarla gidip geliyordu. Sonra, yanlış hatırlamıyor isem, 8. sınıfta okuduğum sıralarda başörtü mevzusu yeniden açıldı. Annem o sırada “örtüneceksin eninde sonunda” dedi. O aralar belki de ergenlik çağına yaklaşmanın etkisiyle çok ters tavırlarım vardı. Annem böyle söyleyince ben de inadına “yapmayacağım” dedim. Aslında bir yandan hep – istiyordum ama dediğim gibi, yapamadım. Yaşadığım ortamdan çekindim. Benim tabiatıma zıttı sanki o ortam. Meğer içim hep sıkılmış orada. Yıllar böyle benim ters tavırlarım, annemin de yüreğinde kalan örtünmem arzusuyla geçti. Bu arada geçen o zaman diliminde de hep usturuplu giyinmeye çalıştım.
Yıllar böylece gelip geçti. Manevi olarak buhranlardaydım, ama sanki bunun farkında değilmişim gibi yaşıyordum. O zamanlarda da daha farklı imtihanlarla karşı karşıya geldim. Bu imtihanlar karşı cinsle ilgili oldu. Ben erkeklerden çok uzak, yalnız kızlarla arkadaşlık eden biri oldum hep. Erkeklerle yakın olmak, dostluk etmek benlik değildi. Ama bir dönem oldu ki kendimi onlarla arkadaşlık ederken buldum. İmtihanımı da bu sebeble yaşadım. Nihayet düşündüm ki örtünsem huzur bulur rahatlarım. Öyle de oldu. Fakat 1-2 ay öncesinde hiç böyle fikrim yoktu. Hatta yazın giymem için bana (tesettüre çok da uymayan) bir etek hediye vermişlerdi. Ona uygun toka da almıştım. “Yaz geldiğinde kapanmak istiyorum.” diye ilk teyzeme söyledim. O zaman Şubat ayıydı. Teyzem bunu duyunca “Hayırlı işler geçiktirilmez” dedi. Sonra anneme söyledik. Sevinçten ağlamaya başladı. Böylece 26 Şubatta örtündüm. Bu esnada üniversitede ikinci yılın ikinci dönemindeydim. Çok şükür nihayet başörtüsü bana da nasip olmuştu.
Kapanmama bahsini ettiğim imtihanlar sebep oldu diyebilirim. Dua ederim ki, örtünmek sizlere daha güzel sebeplerden ötürü nasip olsun.. Yine de imtihan da olsa Rabbimin nasip ettiği her şey güzel…
Şimdilerde Rabbim beni inşallah affetmiştir diye geçiriyorum içimden. Sızlayarak çok dua ettim bunun için. Şimdi öyleyim ki, sanki o zamanları hiç yaşamadım. Mevlam ne büyük, ne yüce… Herşey onun lütfuyla.
Örtündükten sonra da bu kararımdan ötürü çok mutlu olan, beni tebrik edenlerin sayısı az değildi. Yakın arkadaşlarımdan tutun üniversite dekanına kadar, ki bu tebrik edenler içerisinde en başta örtünmemi istemeyenler de vardı. Tüm bunlar çok kolay olmadı. Ama çok büyük güzellikler sanki örtündükten sonra beni buldu.
Örtündükten tam 1 yıl sonra Rabbim yoldaşımı çıkardı karşıma. Sözlendik. Şimdi evliyiz ve çok mutluyuz şükürler olsun. Evlendiğimi yıl Türkiye’ye geldik, ve on günlük bir Kur’an kursuna katıldım. Muhteşemdi. Şimdilerde çok güzel bir işim var, ona devam ediyorum. İşim sadece hanımların olduğu bir kurs ortamı. Bu arada işimde de daha büyük güzellikler beni bulmaya devam etti. Hülâsa her yönden hayır verdi Rabbim. Vermeye de devam ediyor ve devam edecek bir ömür, buna çok inanıyorum.
Şimdi düşünüyorum; keşke daha önceden örtünmüş olsaydım demiyorum. Zira keşke herhangi birşey değiştirecek kudrette değil. Daha evvel olmuş olsaydı elbette çok güzel olurdu. Ama Rabbimin bir bildiği mutlaka var. Bakara suresinde de bize bildiriliyor ya “… olur ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır, yine olur ki hoşunuza giden bir şeyde de sizin için şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz*” Ben de aynen böyle düşünüyorum. Bence siz de hayata hep olumlu taraftan bakmaya çalışın kardeşlerim. Bazen çok kolay, bazen çok zor oluyor bu. Ama Allah’a inanıp güvendiğimiz sürece Rabbimiz o zor zamanlardan çekip çıkarıyor insanı.
Lafı uzun tutup sizleri yorduysam helallik ister, hayatınızın sevgi ve güzelliklerle dolup taşmasını arzu ederim.
*Bakara suresi 216. Ayet
Ülker Muzafferli
Photo by Aliko Sunawang on Unsplash
Yorum yok! İlk sen ol.