Kapalı olmanın normal olduğu ama çarşaf giymenin absürt göründüğü ortamlardaydık maalesef. Nenemin, “Sende mi anan gibi karalara büründün?” diyerek yüzünü buruşturmasını unutmuyorum. Arkadaşlarla yolda yürürken laf atan adamları, teyzeleri unutmuyorum.
Her şeyi yaratan Rabbin adıyla…
Sayfada yazılan birçok örtünme hikâyesini okudum. Hepsi birbirinden özel, içinde mücadele barındırıyor. Fark ettim ki ben örtünme noktasında çok rahat bir ortamda dünyaya gelmişim. Örtünmenin farklı olarak değil normal olarak göründüğü hatta örtünmeyenin yadırgandığı bir çevrede yetişmişim. Mahalle arası sayılabilecek yerde bulunan sıbyan medresesinde başladı benim dini eğitim hayatım. Okula gidip Latin harfleriyle tanışmadan önce Kur’an harfleriyle tanıştım. İlk okuduğum kitap Kur’an-ı Kerim oldu. Bunun ne büyük nimet olduğunu yazarken bir kez daha idrak ediyorum.
Benim için kapalı ya da açık olmak gibi bir seçenek yoktu. Büyüyünce kapanacaktım, bunun haricinde başka bir tercih hakkım olduğunu düşünmedim. Yanlış anlaşılmasın, ailemin baskısıyla kapanmadım ama evet, onlar sayesinde kapandım. Örtünmenin ne demek olduğunu altı yaşımda bana öğreten annem sayesinde, her başörtü taktığımda gözleri dolarak “Çok güzel olmuşsun.” diyen babam sayesinde öğrendim. Örtünmek bana heyecan veriyordu. O çocuk aklımla büyümeyi ve bir an önce tam zamanlı tesettüre girmeyi hayal ediyordum. Fatih’den aldığımız rengârenk elbiselerimle ve ona uyumlu başörtülerimle sokakta oyunlar oynadım epeyce, ben tesettüre girmeden onun sevgisi kalbime girmişti.
Okula gitmeyi çok isteyen bir çocuktum ve derslerim gayet güzeldi ilkokulda. Ama maalesef sekiz yıllık olan zorunlu eğitim sürecinde kapanmaya izin verilmiyordu. Ve bence o yaşlar kapanma kararını olumsuz etkileyebilecek yaşlar, sonrasında tesettür çok daha zor hale geliyor. Annemin teşviği ve sevdirmesiyle dördüncü sınıftan sonra okuldan ayrılarak medresede dini eğitimlere başladım. Hayalini kurduğum örtüme kavuşmuştum 10 yaşımda. Medrese maneviyatın üst seviyede yaşandığı alan, zorluklarıyla beraber hayatıma öyle güzellikler kattı ki anlatmaya başlarsam hikaye hedefinden şaşabilir. Özetle, ben küçük yaşta beni günahlardan koruyacak bir ortamda yetişmeye başladım.
Artık çevremde sadece kapalı insanlar değil çarşaflı insanlar vardı. Annem de çarşaflıydı belki ama bilirsiniz arkadaş ortamındaki durumlar daha farklı oluyor. 11 yaşındayken medresedeki arkadaşlarıma özenmiştim. Ben de çarşaf giyecektim, öyleyse neden şu an olmasındı ki? Yatılı kaldığımız o hafta içi hocam vesilesiyle çarşaf siparişi verdim. Çıkış günümüze yetişmediği için başka arkadaşın çarşafını giyerek eve gittim. Ailemin sevineceğine inancım sonsuzdu. Hiç kimse olmasa annem beni destekler diye düşünüyordum. Aslında beni ilk gördüklerinde sonuç pek de farklı değil gibiydi, annemin duygulandığını hatırlıyorum. Ancak sonraki gün annemin kaygılı olduğunu fark etmiştim. Ablam da yaşımın daha erken olduğunu düşünüyordu. Ben ise heyecanımın yarım kalmasını istemiyordum, büyüdüğümde bu düşünceleri için onlara teşekkür edeceğimi bilemezdim. Velhasıl medreseye geri dönmeden önce babam tatlı dil ve güler yüzle beni ikna etmişti. Ve çarşafım ileri bir zaman diliminde giymem için dolaba kaldırıldı.
O gün çekinerek medreseye gittiğimi hatırlıyorum, sanki üzerimdeki pembe pullu feraceyi yadırgayacaklardı ama öyle olmadı. Her şeyin bir vakti olduğunu o zamanlarda öğrendim. O vakit çok uzaklarda değildi aslında. Tabi bana bayağı uzun bir süreç gibi gelmişti. Dış kıyafetlerim noktasında daha özenli olmaya başladığım yaş dilimine gelmiştim. Çanta-ayakkabı uyumundan tutun, başörtü-yüzük uyumuna kadar…
Sınıfta çarşaflı olmayan iki kişiden biriydim ve 11 yaşımdaki gibi heyecanım da yoktu artık. Teşviklere karşı güler yüzle yaklaşırken aynı zamanda çarşafın nefsime git gide daha ağır geldiğini fark ettim. Eğer bunu yapacaksam çok geç yaşa kalmamalıydı çünkü her geçen gün nefsim de benimle birlikte büyüyordu. Sınıf hocamız çarşaf giymeyen kişiler için diğer arkadaşlardan görevli tayin etmişti. Benim tesettürüm için her gece hâcet namazı kılan güzel yürekli arkadaşımı hiç unutmayacağım.
Tüm bunların birleşimiyle birlikte günün birinde tesettürden bahsedilen bir sohbette yine 11 yaşındaki heyecanı içimde hissettim ve işte o gün benim gerçek tesettür için parmak kaldırdığım gün oldu. Tekbirlerle Çarşaf-ı Şerifi giymenin nasıl bir his olduğunu yazıya dökemem, kelimelerle anlatamam.14 yaşımdaydım, başkalarına göre küçük sayılabilecek ama kendimi büyük gördüğüm bir yaştı.
Çarşaf-ı şerifle nasiplenmemin üstünden 11 yıl geçti, ilk zamanlarda hissettiğim duygular hâlâ aklımda. Onunla yolda yürürken kendimi güvende hissetmiştim, belki inanmazsınız ama sokak köpeklerinden korkmaz olmuştum sanki. Ailem bu defa hem sevinmiş hem de desteklemişti. Ama tabii ki küçük yaşta çarşaf giymiş olmam çevremdeki herkes tarafından kabul görmedi, yadırgandı, sınandı. Sadece ben değil ailem de sınandı. Kapalı olmanın normal olduğu ama çarşaf giymenin absürt göründüğü ortamlardaydık maalesef. Nenemin, “Sende mi anan gibi karalara büründün?” diyerek yüzünü buruşturmasını unutmuyorum. Arkadaşlarla yolda yürürken laf atan adamları, teyzeleri unutmuyorum.
Her şeye rağmen iyi ki diyorum, iyi ki ben o küçük görülen yaşta bu tesettürle nasiplenmişim, daha geç olsaydı belki bu fikir benden çok uzakta kalacaktı. Ve yine iyi ki ailem ilk çarşaf giydiğim dönemde beni ertelemeye ikna etmiş çünkü o yaşlarda içimde heves olarak kalan şeyler olsaydı şimdi halen çarşaf-ı şerifle yaşamıyor olabilirdim. İlk zorlukta vazgeçmiş olabilirdim. Çarşaf-ı şerifi üzerimde taşımanın İslam’ı taşımak olduğunu anlayamamış olabilirdim. O yüzden yaşadığım her şeye şükürler olsun. En güzel vakitte en güzel örtü şeklini bana nasip eden Rabbe şükürler olsun.
Çarşaf-ı şerifle daha önce tanışmamış olanlara, ön yargı ile bakanlara ve abartı görenlere selam olsun. Her ne kadar dışardan farklı görünüyor olsa da biz o cilbabın içinde özgür hissediyoruz. İçinde bir nebze sevgisini taşıyanlara selam olsun, bu dünyadaki bakışlara verdiğimiz ehemmiyet ahirette pişman olmamıza neden olmasın.
Fi emanillah…
Berre
Photo by Mr. Daaaa on Unsplash
Yorum yok! İlk sen ol.