İslam’la tanışmam çocukluğumdan başlıyordu. Ailem sözde muhafazakâr bir aile idi. Annem ve teyzelerim tesettürlü değildi, halalarım tesettürlü ancak bilgili değillerdi. Çocukluğumda oturduğumuz mahallede herkes birbirini tanır, çocuklar sokakta oynar, yaz gelince kızlar Kur’an kursuna erkekler çıraklığa giderdi. Kur’an kursu veren çarşaflı teyzeler ya da mütevazi giyimli tesettürlü ablalar vardı. Ablalar imam hatip lisesinde okumuş ya da imam hatip lisesinden mezun olmuşlardı sanırım. Çünkü kursta imam hatip lisesinden överek bahsederlerdi. Çocuk aklımla tahayyül etmeye çalışırdım. Ancak “imam hatip” kavramının ne demek olduğunu dahi bilmezdim 🙂 O zamanlar 9 yaşlarımda idim. Kurstan sonra koşarak eve gelip anneme büyük bir hevesle “Ben imam hatipe gitmek istiyorum. Orası çok güzelmiş. Kurstaki ablalar anlattı” dediğimi hatırlıyorum. 🙂 Tabii ki ailem için önemli olan derslerimizde başarılı olmamız, en iyi lisede ve üniversitede eğitim görmemiz, namusumuzla okula gidip gelmemizdi. Bu arada yazın gittiğimiz vantilatörlü, kalabalık mahalle Kur’an kursları sayesinde öğrenme hevesim vardı. Namaz kılmayı kendimce öğrenmeye çalışıyordum. Hareketleri taklit ediyor, göz ucu ile namaz kitaplarına bakarak bir taraftan da namaz kılmaya çalışıyordum:) Önümde ailem örnek değildi maalesef. Yazdan yaza gittiğim kurslardaki hoca ablalar örnekti.
Orta ikinci sınıftayken dershaneye başladım. Oradaki tesettürlü hocalarımızdan etkilenip kapanmak istedim. Çocuktum ve çevremden kolayca etkilenebilirdim elbette. Ailem tabii ki karşı çıktı. Karşı çıkmalarının bir sebebi, annemin tesettürlü olmaması ve etraftaki insanların düşüncesinin onu üzecek olmasıydı. İkincisi ise benim tesettür ve İslam hakkında kulaktan dolma bilgiler dışında bir şey bilmememdi. Dolayısıyla tesettürlü olmanın gerektirdiklerini yapabilecek mi sorusu vardı. Bir heves kapandım. Ancak şal yapmayı bir türlü beceremiyordum. Annem de bilmiyordu. Komşulardan yardım istiyordum. Belki kendi saçımı dahi örebilecek yeteneğim yoktu ve ben şal yapmaya kalkışıyordum 🙂 Şallar ten rengime uymuyor, çingene gibi oluyordum. Parlak mavi, fuşya, mor renkte komşuların hediye ettiği şalları takıyordum. 13 yaşındaki çocuklar için tesettür kıyafeti de üretilmiyordu maalesef. Yaz tatili geldi. İstanbul’a ailecek gezmeye gittik. Sabahtan akşama kadar yaya olarak gezdik. Şal yapmayı beceremediğim için şal kafamdan kaymasın diye çok sıkmıştım. Yüzüm kızarmıştı. Babam ve annem dayanamayıp başımı açtılar sokak ortasında. Çok ağlamıştım. O gün babam “18 yaşına gel… istersen açık giyin istersen kapalı giyin, karışmayacağım!” diye bağırmıştı. Bu sözünü hiç unutmadım.
Liseye geçtiğimde okulum açıkçası sol görüşe sahip kişilerin çoğunlukta olduğu bir liseydi. Sınıfta tek başıma kalmıştım. O dönem İslam ile ilgili YouTube’da içerik üreten birkaç kanalın videolarını izlemeye başladım. Gıybet, namaz, ahiret, Allah, peygamber, sadaka kavramları kafamda dolanıp durmaya başladı. Belki de hayatımızın en zor dönemlerinden biri olan ergenlik dönemini sağlıklı bir şekilde atlattım bence. Başarılı bir öğrenciydim. İzlediğim videolar vesilesiyle namaz kılmaya gayret gösterdim. Kafama koymuştum, 18 yaşıma girince kapanabilecektim aileme sormadan.
Liseden mezun oldum, üniversite sınavına girdim. Babam, üniversite okutmanın maddi külfetinden korktuğu için ve yaşadığımız şehirdeki üniversitenin kalitesine güvendiği için burada üniversite okumamı istiyordu. Benim ise bir planım vardı: Ailemin gözü önünde tesettüre girmemek. Ailemin yanında böyle bir şeye kalkışmam zordu. Zaten tesettür, nefse ağır gelen bir şey. Bir de ailemin nefsiyle mücadele etmekle uğraşamazdım. Ben kendi nefsimi ancak susturmuştum. Yaşadığımız şehre yakın küçük bir ilde üniversite kazandım ve gittim. 🙂
Kazandığım bursun yatmasını bekledim birkaç ay. KYK yurdunda kalıyordum. Oda arkadaşlarımdan birisi tesettürlü , diğerinin ise başı açıktı. Ama sağ olsunlar, bana bu konuda çok destek oldular. Sınıftaki yakın arkadaşlarım helal dairede eğlenmeyi bilen kızlardı. Arkadaş ortamı çok önemli bence. Haldır huldur tesettüre girdim. 🙂 Anneme telefonda söyledim ve yine çok kızdı. Babam daha da çok kızdı 🙂 Birisinden, bir gruptan etkilendiğim ya da bir erkek arkadaşım olduğu ve onun beni kapanmaya zorlaması gibi korkulara kapıldılar. Çünkü benim planımı bilmiyorlardı. Neyse ki birkaç ay sonra ailem bu durumu sindirdi.
Tesettürlü ilk günümde, her gün olduğu gibi, fakülteye gitmek için dolmuşa bindim. Dolmuş şoförüne ücreti uzattığımda şoförün bana karşı tavrı farklıydı. Daha “saygılı”, “mesafeli” gibiydi. O anı hiç unutmuyorum. Bu beni çok etkilemişti. Tesettürün bana bir mesajıydı bu. Artık ben de karşımdaki insan da hareketlerimize dikkat etmeliydik.
Nedense içimde Allah’a bir bağlılık vardı. Belki çocukken gittiğim Kur’an kursları bunu sağladı ya da ailemde gördüğüm iman zayıflığına tepkiydi içimdeki bu bağlılık. İlk tesettüre girerken çevreden etkilendiğimden bahsetmiştim. İkinci kez tesettüre girmem ise gayet bilinçli bir hareketti. Çünkü artık büyümüş, büyürken de öğrenmiştim. Evet biliyorum hala mükemmel derecede bilgili değildim. Her şeyi öğrenip ondan sonra tesettüre girmeyi bekleyemezdim çünkü tesettüre girmek bana farzdı artık.
Sonrasında ise öğrenmem lazım diyerek tefsir kitabı aldım ve fırsat buldukça okumaya başladım. Elbette ki anlamakta zorlandığım yerler oldu. Üniversite arkadaşlarım ve dini bilince sahip bir genç topluluğunda edindiğim arkadaşlar benim bir düstura sahip olmamı sağladı. Ancak pandemi döneminden dolayı hepimiz ailemizin yanına döndük.
Tek başıma kalmıştım. Evet yanımda ailem vardı ama Allah yolunda tektim. Bu süreçte çok bocaladım. İlgim başka şeylere yöneldi. Tesettürümü bırakmadım ama günahlara bulaştım. Sonra tekrar kendime geldim ve mahalledeki camide Kur’an kursuna katıldım. Kur’an bana iyi geldi. Annem ile babam boşandı. Ben tekrar bocaladım. Orucumu tutuyordum ama aynı zamanda günahlara da bulaşıyordum. Tekrar kendime gelmeye çalıştım. Namaza tekrar başladım, namaz bana iyi geldi. Başka bir şehrin küçük bir ilçesine atandım. Burada ne STK vardı ne de bana iyi gelecek arkadaşlar… İş yerinde benim gibi yeni atanan ve benim yaşlarımda kızlar vardı. Çoğu tesettürlüydü ama aynı zamanda çoğu açılmak istiyordu. Yine kendimi tek hissettim, yine bocaladım. Sonra kendimi Allah’a affettirebilmek için O’na sıkı sarıldım. Evlenirsem tek kalmayacağımı, nefsimle mücadelemin kolaylaşacağını ve günahlara bulaşmayacağımı düşündüm; Allah’a çok dua ettim. Dualarımı kabul etti ve evlendim. Tabii ki burada evlendiğimiz kişi çok önemli. Rastgele birisiyle evlenmekten bahsetmiyorum. Dini değerlerine önem veren birisiyle evlenmeyi kastediyorum.
Şu anda bir yetişkin olarak çok şükür istediğim gibi tesettüre uygun olacak şekilde giyiniyorum. Hala Allah’ı daha iyi tanımak ve anlamak için videolar izliyorum, kitaplar okuyorum. Benim hikayem özetle bu şekilde. Eğer buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim.
Son olarak değinmek istediğim bir şey var. Bence Allah yolunda giderken en önemli unsurlar bulunduğumuz ortam ve çevremizdeki insanlar… Bu iki unsur doğru olduğu ve niyetimiz doğru yolda ilerlemek olduğu sürece ilerleriz.
Hayatımın bazı dönemlerinde yanımda bana Allah’ı hatırlatacak bir dost olmadı veya öyle mekanlarda bulunmadım. Bu dönemlerde hata üstüne hata yaptım. Elhamdülillah nihayet gafletten uyandım.
Selametle… ��
Bi’tanıdık
Yorum yok! İlk sen ol.