Aylar önce bir cümleyi çok kullandığımı fark etmiştim: “Çok yoğunum.” Sonra bu cümleyi en çok ne zaman, niçin ve kime karşı kullandığımı düşünmeye başladım. Bu, beni iyi hissettiren bir cümle değildi çünkü. Ayrıca biliyordum, ben boşluktan ziyade yoğun olduğumda zamanımı daha verimli kullanabilen birisiydim. O zaman neden sık sık bu cümleyi kuruyordum? Evet, yalan değildi. Çok yoğundum ama bu cümleyi kurma sebebim çok yoğun olmaktan ziyade zihnimin yoğun olmasıydı. Yani süregelen yoğunluğumun ağırlığı zihnimde birkaç kat büyüyordu. Meşguliyetlerim günün sonunda belki de gözümde çok büyüyorlardı. Kendimi zihnen yorgun hissettiğim için de “Çok yoğunum” deyip kendime mantıklı kaçacak bir alan buluyordum. Sonra bütün meşguliyetlerim üzerine tek tek düşündüm. Hangi iş ne kadar vaktimi alır, nasıl yapılır, hangi işlerin arasında ne koyabilirim, ne zaman dinlenirim. Meşguliyetlerimle olan bağımı da düşündüm. Hepsini isteyerek ve gereğine inanarak sürdürüyordum. O zaman burada problem yoktu. Ve fark ettim ki sürekli dilime gelen yoğunluk ifadesi fizikselden ziyade zihinsel bir süreç içeriyormuş. Yaptığım işlerin çapına dair daha dürüst olmaya karar verdim. Bunlara ek olarak da; “Çok yoğunum” ifadesini en çok öncelik vermek istemediğim ama bir şekilde yapacağımı bildiğim işlere karşı söylediğimi fark ettim. Aslında “Çok yoğunum” demek bu haliyle “Şu an buna vakit vermek önceliğim değil, belki de üşeniyorum. Ya da başka bir şey var. Bu konu hakkında çok derin düşünmek istemiyorum.” demenin bir formuydu benim için. Çünkü kendimde defalarca kez gözlemledimki ben bir şeyi yapmak istersem onun için mutlaka bir vakit ayırıyorum ama bazen o vakti ayırmayı tercih etmeyebiliyorum. Bu tip durumlar için “Çok yoğunum” demektense “Şu an buna öncelik vermek istemiyorum.” demek beni kendime dair daha dürüst hissettiriyor. Yaşadığım bu farkındalıklardan sonra “Çok yoğunum” demeyi büyük ölçüde bıraktım. Artık gerçekten çok yoğun olduğumda bu ifadeyi kullanıyorum ve alışkanlık yapmaması için de özen gösteriyorum. Hızlı akan şehir hayatında ve sürekli yenilenen sosyal medya akışıyla zaten modern insan sürekli bir yetişememe döngüsünün içinde. Bu döngünün içinde insanın kendine kaçacak yerler araması da çok anlaşılır. Bu çağın imtihanlarından birisi de bu. Bu döngünün içinden ancak önceliklerimize doğru ve kendimize karşı dürüst bir şekilde karar vererek çıkabiliriz. O zaman çok yoğun da hissetmeyiz belki. Mesela sen gerçekten çok yoğun musun? Ya da sen de pek çoğumuz gibi çok yoğun olduğun sanrısına mı kapıldın? Seni gerçekten yoğun hissettiren şey nedir?,
Zeynep,
Photo by José Martín Ramírez Carrasco on Unsplash
Yorum yok! İlk sen ol.