Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin zamanın en önemli görevlerinden birisi olan kadılık görevini bırakıp tekkede derviş olduğunu ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Burada benim ulaşamadığım bir anlam olduğunu düşünmüştüm. Bu anlamı idrak etmeyi istemiştim. Çünkü benim için hayattaki en önemli hedeflerden birisi Allah rızası için potansiyelimi gerçekleştirmekti. Allah, verdiği potansiyeli nasıl değerlendirdiğimden de beni ahirette hesaba çekecekti. O zaman dini bir vecibe olarak potansiyelim her neye müsaade ediyorsa onun hakkını dolu dolu vermeliydim. Aziz Mahmud Hüdayi’nin ise kadı olmak için potansiyeli vardı ve kadı olarak ümmete çok fazla hizmet edebilirdi. Bu hizmet, onun hayattaki misyonu, hayatını adaması için yeterli bir motivasyon olabilirdi. İyi de bu motivasyon Aziz Mahmud Hüdayi’ye neden yetmemişti? Kadıyken ümmete bu kadar hizmet edebilecekken dervişlikte nasıl bir potansiyel keşfetmişti de kadılığı elinin tersiyle itmişti?
Bu soruların mahiyetini hakkıyla idrak etmem muhtemelen bütün ömrümü alır. Benim ise bu soruların cevabını bulmak gibi bir iddiam yok. Tek iddiam mevcut deneyimlerim çerçevesinde kendi anlamımı inşa etmek olabilir. Anneliği yeni deneyimlediğim şu günlerde anne olmanın derviş olmak ile bir bağlantısı olduğunu hissediyorum. Bu süreçte bebekten önceki hayatımda kabiliyetim olduğunu hissettiğim ve severek meşgul olduğum neredeyse her şeyi bir kenara bırakıp bütün günümü bebeğime bakarak geçiriyorum. Bütün dünyalık işleri bırakıp; günahsız, tertemiz, Allah ile daha yeni münasebeti olmuş, yaratılmışların en şereflisi olan ve bana emanet edilen bir varlıkla ilgilenmenin dervişlikten bir nasibi olduğunu düşünüyorum. Haddim olmayarak Aziz Mahmud Hüdayi’yi anlama gayreti içinde buluyorum kendimi. Dervişlikte seyru süluğu* tamamlamak için nasıl nefis mertebelerinden geçmek gerekiyorsa anneliğin de her gün farklı şekillerde nefsimi sık sık sınadığını hissediyorum. Bebeğimi büyütürken kendimin de büyüme ihtimalini görüyorum. Bunu görebilmek büyümek için yeterli olmuyor ama tam da bu ihtimalin varlığı beni derviş hissettiriyor. Geri kalan bütün dünyayı, iş hayatını ve büyük ölçüde sosyal hayatı elinin tersiyle itmeyi ve bütün varlığını, potansiyelini bir bebeğe vakfetmeyi modern bir kelime ile ifade edemiyorum. Aşkın bir kelime arıyorum bunun için. Sonra yine Aziz Mahmud Hüdayi geliyor aklıma. Dervişlik onun için de aşkın bir anlam içeriyor olmalı ki zamanın en yüksek devlet makamlarından biri olan kadılığı bırakıp derviş oluyor. Potansiyeli başka ‘önemli’ işlere müsaade ederken o bütün varlığını tekkeye vakfediyor ve şeyhinin ona verdiği, dışarıdan ‘önemsiz’ görünen, hele ki modern hayatta hiçbir karşılığı olmayan görevlerle meşgul oluyor. Bu görevler onun nefis mertebelerini geçmesi için özel olarak ona veriliyor. Annelikte de böyle değil mi? Her annenin mizacı, güçlü ve zayıf yönleri farklı. Her bebek de Allah tarafından özellikle seçilerek o anneye emanet ediliyor. Bu pencereden bakınca her annelik deneyimi bir tekamül yolculuğu aslında; bu zamana kadar seni sen yaptığını düşündüğün maddelerden ve meşgalelerden özgürleşip her şeyinle Allah izin verirse ömür boyu sürecek bir yolculuğa talip olmak.
Demiştim ya benim için hayattaki en büyük niyetlerden birisi potansiyelimi Allah rızası için gerçekleştirmekti. Bu niyetim anne olmak ile beraber değişiyor, dönüşüyor. Kendi potansiyelime dair ufkum açılıyor. Annelikle beraber daha kâmil bir kul olmak için manevi dünyamda yeni bir potansiyelin büyüdüğünü hissediyorum. Kim bilir belki ben de bir gün annelikten derviş olmaya terfi edebilirim. 🙂
*Manevi yolculuk
Zeynep
Yorum yok! İlk sen ol.